Kayıtlar

Bir günde yüzlerce kişi gazeteci oldu

Geçtiğimiz yıl bir mobil uygulama çıkmıştı. Fotoğrafınızı yüklediğinizde sizin 60-70 yaşa geldiğinizdeki halinizi gösteriyordu. Daha bu uygulamanın ne olduğunu anlamadan, herkesin bu programla bir günde yaşlandığını gördük. Şimdiki duruma baktığımızda aynen bu program gibi sadece Şanlıurfa’da onlarca kişi, Türkiye’de yüzlerce belki de binlerce kişi gazeteci oldu. Zaten son zamanlarda elinde kameralı telefonu olanlar, sosyal medyada bir sayfa açanlar ve az da yorum yaptığında gazeteci oluyordu. Ya da biraz daha kendimi aşarak, bir internet sitesi açan, bir mikrofon alan kendini gazeteci olarak tanıtır oldu. Bir internet sitesi adını söyleyerek, cebinde bir basın kartı taşıyan herkes gazeteci oldu. Bu gazeteci yapmaya meraklı olanların birçoğu da sadece yorum yapar ama haber yazamaz. Zaten kopyala-yapıştır devri kolaylaştığından beri kim uğraşır oldu ki! Kendi ismimizi yazmaya bile üşenir olduk. Kamuoyunu aydınlatan, kurumları halk adına denetleyen, ve yöneten ile yönetilen

Maske mi dağıtılıyor; film mi çekiliyor?

Şanlıurfa'daki belediyelerimiz sosyal medyada reklam yapmakta adeta yarışıyor. Özellikle koronavirüs tedbirleri kapsamında dezenfekte edilen her sokak, her bina ayrı ayrı görüntülenerek servis ediliyor. Belediyeler yaptıkları çalışmaları kamuoyuna duyurmasın mı? Tabiî ki her kurum, yaptıkları çalışmaları kamuoyuna duyurmakta hakkı var. Özellikle şeffaf çalışma, kamuoyu ile paylaşmayı gerektirir. Ancak Şanlıurfa'da bu durum biraz fazla abartılıyor. Ayrıca birçok durumu paylaşmayarak sadece reklam amaçlı çalışmaları paylaşmak da şeffaflığı etkisizleştiriyor. Şimdi koronavirüs tedbirleri kapsamında belediyelerin maske dağıtımından bahsedelim. Virüsten korunmak için maske kullanmak önem taşırken, maskelerin fiyatları kat kat arttı. Bu iş yine fırsatçılığa dönüştü. Bu nedenle maske satışları da yasaklandı. Maskeyi bulamayan vatandaşlar ne yapmalı? Maskenin ücretsiz bir şekilde dağıtılması görevi, valilikler, kaymakamlıklar ve belediyelere verildi. Ancak vatandaş halen maskey

Bu devran hep böyle mi dönecek?

Şanlıurfa'nın hiçbir ilçesinde işçilerin işten çıkarılması gündem olmadı Ceylanpınar'da olduğu kadar. Koronavirüsün dünyayı kasıp kavurduğu bu dönemde bile ilçede çıkarılan ve işine iade edilen işçiler gündemde yerini alıyor. Koronavirüsle mücadele kapsamında daha yararlı çalışmaların yapılması, üretimin artırılması ve toplum yararına çalışmaların daha ön plana çıkacağı yerde, hangi işçi çıkarılacak, hangisi işine iade edilecek söylemleri daha ön plana çıkıyor. Bu durumun en büyük sebebi de siyaset yapan isimlerin işini gücünü bırakıp birbirleriyle uğraşmasıdır. Eski başkanın ya da eski müdürün aldığı işçileri çıkarmak, ya da önceden çıkarılan işçileri tekrar işe almak… Normalde işçi görevini yapmasa, bir suç işlerse onun işine son verilir. Ancak Ceylanpınar'da buna pek bakılmıyor. İşçinin işinden çok kimin döneminde işe girdiği önemli. Bu nedenledir ki Ceylanpınar gelişmişliğini, farklılığını gösteremiyor. Ve bu şekilde ilçe gelişmekten uzak kalıyor.

Sosyal izolasyon neden bu kadar önemli?

Dünyayı tehdit eden ve binlerce kişinin ölümüne neden olan koronavirüsle mücadele kapsamında bütün önlemler alınıyor. Ancak resmi kurumlar ne kadar önlem alsa da en büyük önlemin vatandaşların alınması gerekiyor. Bu nedenle sürekli sosyal izolasyon konusunda ısrarla uyarılar yapılıyor. Uzmanlar tarafından sosyal izolasyona bu kadar vurgu yapılırken, toplumumuzun bir kesimi yanlış bildiği düşüncelerle bu uyarıları gereksiz buluyor. Şanlıurfa'ya salgının gelmesinin zor olduğunu söyleyenler, daha önce de hastalıklar çıktı ve atlattık diyenler, yoğun olmayan alanlarda dolaştıkları için salgının kendilerinden uzak olduğu düşünceleriyle teselli olanlar. Kendi işyerlerinin kalabalık olmadığını bu nedenle riskin az olduğuna inanarak işine gidenler… Riskin ne kadar büyük olduğunu bir örnekle belirtelim. Düşünün ki siz telefon tamiri yapan bir esnafsınız. Yoğun ortam değil, tek kişi olarak çalışıyorsunuz. Maske ve eldiven takıyorsunuz önleminizi alıyorsunuz. Gelen müşteriyle tokala

Tedbir almak bu kadar zor mu!

Toplumumuzda 'Yasak de, otur izle' sözünün bu süreçte uygulamaya geçildiğini görüyoruz. Çünkü koronavirüs tedbirleri kapsamında ne kadar yasak uygulansa da bu yasağa aldırış etmeyenlerin sayısı da fazla oluyor. Bilindiği gibi dünyayı tehdit eden bulaşıcı hastalık olan koronavirüsün tehlike boyutu küçümsenmeyecek kadar ciddi risk taşıyor. Bu nedenle Türkiye'de daha hızlı yayılmasının önüne geçmek için birtakım tedbirler alındı. Bu tedbirlerin başında vatandaşların evde kalmaları uyarıları geliyor. Ancak bu uyarıları toplumumuz ne kadar ciddiye alıyor? Yoğunluğun yaşandığı alanlarda kolayca yayılan hastalığa karşı yoğunluğun oluşmaması için camiler bile kapatılırken, halen bu tehdidi önemsemeyen insanlarımız var. Hiçbir tedbir boşuna değildir. Okullar kapatıldı, bunu fırsat bilenler çocuklarını da alarak gezmeye çıktı. İyiki okulların tatil olduğunu daha rahat gezebileceklerini belirttiler. Bazı işyerleri kapatıldı, evde kalmak yerine piknik alanlarında mang

İnsanları inat ve bilgi kirliliği öldürecek

Koronavirüs salgını dünyayı tehdit ederken, Türkiye'de de vaka sayısı artmaya devam ediyor. Bu durumda Türkiye gerekli önlemleri alırken, vatandaşların da paniklememeleri için sık sık uyarılar yapılıyor. Koronavirüsün yayılmasının önüne geçmenin en büyük etkeni de paniklememek ve yanlış bilgilere kanmamaktır. Sadece virüsün yayılma tehlikesine karşı değil, bütün afetlerde panik yapmanın can aldığını unutmamamız gerekir. Örneğin deprem anında panikleyerek kendini balkondan boşluğa bırakarak hayatını kaybedenleri, yangın anında pencereden atlamaya çalışanları görüyoruz. O anda bu afetler can almasa da panik nedeniyle hayatını kaybedenler oluyor. Öte yandan günümüzde sosyal medyanın yoğun olarak kullanılması, bizi her ne kadar anlık durumdan haberdar etse de bir o kadar da bilgi kirliliğine maruz bırakıyor. Sosyal medyada her önüne gelen kendine göre bilgi paylaşıyor. Koronavirüs ile ilgili internette o kadar çok bilgi paylaşılıyor ki, insanlar hangisini dikkate alacağını bi

Gözler çabanın aynasıdır!

'Gözler kalbin aynasıdır' sözünden yola çıkarak insanların içinden neler geçtiğini çoğu zaman gözlerine bakarak anlayabiliriz. Dikkat etmemiz durumunda insanların gözlerine bakarak üzüntülü, neşeli, yorgun olduğunu ya da yalan mı doğru mu söylediğini kolaylıkla anlayabiliriz. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın da koronavirüs ile ilgili verdiği çabayı gözlerine bakarak görebiliyoruz. Dünyanın tümüne musallat olan ve her geçen gün can alan koronavirüsle mücadele kapsamında samimiyetle mücadele edenleri de görüyoruz, bu belayı fırsat bilerek bundan faydalanmak isteyenleri de. İnsanları daha kolay dolandırmak isteyenler, insanları stok yapma düşüncelerine yöneltip fiyatları yükseltenler, insanlarda daha fazla panik oluşturmak için sahte belge yayınlayanlar ve daha farklı kurnazlıklara başvuranlar… Yatacak yeriniz yok! Şu anda dünya geneline baktığımızda 24 içinde onlarca ya da yüzlerce kişinin korona vakasına yakalandığını görüyoruz. Bu virüsten her gün onlarca insanın