Kayıtlar

Ekim, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Şanlıurfa yerelinde CHP

Yerel se­çim­le­re yak­la­şır­ken par­ti­ler aday be­lir­le­me te­la­şı­na düş­müş du­rum­da. CHP de Şan­lı­ur­fa’da henüz Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye Baş­kan ada­yı­nı be­lir­le­mez­ken, bu kez ince ele­yip sık do­ku­yor. CHP’ye Şan­lı­ur­fa’dan ye­te­rin­ce oy çık­ma­dı­ğı­nı da bi­li­yo­ruz. Genel ola­rak tab­lo­ya bak­tı­ğı­mız­da en son 2002 genel se­çim­le­rin­de Şan­lı­ur­fa’dan mil­let­ve­ki­li çı­kar­mış. Bu da o dö­ne­min par­ti­si DEHAP’ın ba­ğım­sız aday­la değil parti ola­rak se­çi­me gir­me­si ve DYP ile baraj al­tın­da kal­ma­sı so­nu­cu CHP’nin bu­ra­da mil­let­ve­ki­li çı­ka­ra­bil­di­ği­ni söy­le­ye­bi­li­riz. CHP son ola­rak da 2018 Genel Se­çim­ler­de Şan­lı­ur­fa’dan 1 mil­let­ve­ki­li çı­kar­dı. Şan­lı­ur­fa, genel se­çim­ler­de aday­lar­dan çok par­ti­ye önem ve­re­rek şa­şır­tı­cı bir tablo oluş­tur­maz­ken, yerel se­çim­ler için bunu söy­le­ye­me­yiz. Çünkü yerel se­çim­ler­de ada­yın imajı bu­ra­da parti ima­jın­dan önce ge­li­yor. Bunu da geç­miş dö­nem­l

HDP Evet dediği için MHP Hayır diyor

Bakın MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman Emeklilikte Yaşa Takılanların sorunlarının tespitiyle ilgili   İyi Parti'nin verdiği araştırma önergesine neden ret oyu verdiklerini şu cümlelerle açıklıyor: "Emeklilikte Yaşa Takılanlar şehit kanına, gazi hakkına takılmasın. Şer ittifakı ile ve özellikle PKK'nın siyasi uzantısıyla hiçbir yerde bir araya gelmemiz mümkün değildir. Yarın meseleniz hallolur. Mesele vatan haini ile el ele olmamaktır." MHP, daha önce EYT ile ilgili önergeyi kabul ediyor daha sonra kararını değiştirip ret oyu veriyor. Bunun nedeni ise HDP olarak gözüküyor. Yani MHP diyor ki "HDP bu önergeyi kabul etmiş diye bu önerge ne kadar doğru olursa olsun ben bunu kabul edemem. Benim için kararın doğruluk ya da önemli olması değil, benim için kimin o kararı kabul ettiği ya da ret ettiği önemli." demeye getiriyor. Ya bırakın böyle lafları, böyle siyaseti. Düşüncenin değişmesi lazım. Bu politika ile hiçbir yere varılamaz. Sizi oraya h

Yüzde 50 indirim yapılsa ne olacak!

'Ölümü gösterip sıtmaya razı olmak'   deyimini son zamanlarda çok duyuyoruz. Eee bu deyimi kullananlar da haksız değil yani... Bir gün dolar yüksele yüksele iki katına çıktı. Ne oluyor demeye fırsat olmadan art arda gelen zamlarla karşı karşıya kaldık. Dolar kuru gibi, alacağımız her şey neredeyse iki katına çıkmıştı. Bu zamlar da habersiz gelmişti. Ekonominin kötü gidişatını öğrendik, daha sonra ortaya fırsatçılar da çıktı. Bu durumda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan belediyelere fırsatçılara fırsat verilmemesi yönünde çağrı yapmasının ardından marketlerde, pazarlarda zabıtaları görmeye başladık. Hem de övüne övüne vatandaş için hizmet ettiklerini belirten zabıtalar. Kimi marketlerin camlarında 'Dolara inat su 1 TL' yazıları gördük. İşte şaşkınlığımız bu yöndeydi. Sanki su bile dolar üzerinden alınıyormuş gibi suya zam yapılmamış, havası veriliyor ve övünecek bir tabloymuş gibi gösteriliyor. Esnafa soruyoruz, bu zamlar ne diye? Onların da haklı ceva

Tartışacak başka şey kalmadı mı?

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül: Yargı kararlarının ihtilaf çıkarmayıp, ihtilafları gidermesi gerekir. Bunun yolu da anayasaya sadakatten, her organın kendi meşru sınırları içinde kalmasından geçer. TBMM Başkanvekili Mustafa Şentop: Danıştay eski 'ideolojik' korumacılık günlerine mi dönüyor? Karar kadar gerekçesini de çok ilginç buldum. Danıştay kararının vahim tarafı şu: Hükümetin yıllar önceki bir eğitim politikası kararını (idari işlemi) değiştiremeyeceğini kabul etmek yıllardır tasfiyesi için mücadele ettiğimiz “vesayet”e teslim olmaktır. Anayasa Komisyonu Başkanı Bekir Bozdağ: Anayasanın 125. maddesine göre yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. Hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz. Millî Eğitim Bakanlığı: Danıştay 8. Dairesi, söz konusu yönetmelik hükmünün iptaline, ilk derece mahkemesi olarak temyiz yolu açık olmak üzere karar vermiştir. Söz konusu karar henüz kesinleşmemiştir. Hukuki süreç

Şehir üniversite ile de kalkınabilir

Bir üniversite, kenti kalkındırabilmek için en önemli kurumdur. Bu nedenle Şanlıurfa'nın kalkınabilmesi için de Harran Üniversitesi'nin kalkınması lazım. En basitinden buna Konya'nın Selçuk Üniversitesi ile ne kadar geliştiğini örnek gösterebiliriz. Selçuk Üniversitesi de Harran üniversitesi gibi kent merkezine 25 kilometre uzaklıkta kurulmuştur. Ancak Konya'nın gelişmesinde her ne kadar sanayiyi ön plana çıkarmış olsak da eğitime yapılan yatırımlarla da bu kalkınmanın daha hızlı olduğunu görmezden gelemeyiz. Çünkü Konya'da 100 binden fazla öğrenci var. Bu kadar öğrencinin olması ise üniversitelere yapılan yatırımlardır. Bu yatırımlar ise kampüs yakınında yerleşimin olması, bu yerleşim alanlarında sosyal yaşam alanlarının yoğunlukta olmasıdır. Kampüs içerisinde kurulan AVM ve dev kütüphanesi bile öğrencileri bu kente çeken en büyük avantajdır. Her neyse Selçuk Üniversitesi'ne öğrenci çeken ve kentin gelişmesini sağlayan birçok neden vardır.

Oysaki yemyeşil bir kent istiyorduk

Şanlıurfa, Orman bitki örtüsü bakımından oldukça fakir bir kent konumunda. Zaten doğal orman bakımından da kurak olmasından dolayı iklimimiz elverişli değildir. Şöyle kuş bakışı olarak Şanlıurfa'yı izlediğimizi düşünelim. Yeşil alanlar yok denecek kadar az. Her yeri betonlaşmış yapılar oluşturuyor. Geçtiğimiz yıllarda Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde yemyeşil bir Urfa için çalışmalar başlatıldı. Buna bağlı olarak etkinlikler de gerçekleştirildi. Bu etkinlikler kapsamında Büyükşehir Belediye Başkanı Nihat Çiftçi siyasilerle, vatandaşlarla, işçilerle ve çeşitli meslek grubunda çalışanlarla birlikte ağaç dikti. Hatta vatandaşlara da ağaç hediye edildi. Bahsettiğim etkinlikler çok güzeldi. Çünkü Şanlıurfa'nın yeşillenmesi adına yeni adımlar atılmıştı. Ancak bu ağaçlar dikildi dikilmesine bundan sonraki süreç yürütülemedi. Bazı yerlerde dikilen ağaçlar, sulanmadığı için daha bir yılını doldurmadan kuruyup gitti. Tekrar söküldü, dikildi derken elimizdeki ağaçlardan da

Seçimlerde değil, her zaman halkın sesi olun!

Yerel seçimlere az bir süre kalırken, yine rutin konuşmalar, vaatler de şimdiden başladı. Sorunları gündeme getirmeyen ve vatandaşların ulaşamıyoruz diyen vekillerimiz de vatandaşlarla sohbet etmeye, sorunları dinlemeye başlayacak. Şanlıurfa'yı ziyaret eden vekilimiz, 'Seçimlerde halkın sesi olacağız' diyor. Bu söz bir şey ifade etmiyor ama neyse... Biz yine de inşallah diyelim. Vekilimiz sözlerine ekleme yaparak 'Yerel gazeteciler zor şartlarda çalışıyor. Teşekkür ederim onlara. Yerelde bir sorun varsa bize iletsinler' diyor. Evet gazeteciler zor şartlar altında çalışıyor. Ama bu konuda teşekkür etmek de gazetecilerin işini kolaylaştırmıyor. Hangi gün yerel gazetecilerin yaşam koşulları gündeme geldi? Ben bir vekilimizin gazetecilerin çalışma şartlarını gündeme getirdiğini hatırlamıyorum. Diğer bir konu biz gazeteci olarak her zaman sorunları yazdığımızı biliyoruz. Gazetecinin görevi var olan bir sorunu bildirmek yerine yazmaktır. Biz de defalarca

Kafa kuma gömülebilir ama gövde hala dışarıda

Bir gün iki devekuşu ordusu savaşmak için karşı karşıya gelmiş. Devekuşu ordusunun başındaki komutan düşman tarafın güçlü olduğunu görünce ürkmüş. Çünkü düşman ordu sayıca kendilerinden daha fazlaymış. Yenilginin vazgeçilmez olduğunu anlayan devekuşu komutan ordusuna dönerek saklanmaları için emir vermiş. Emir üzerine ordudaki deve kuşları kafalarını kuma gömmüş. Ancak gövdeleri hala dışarıda. Düşman ordunun devekuşu komutanı ise yaverine dönerek 'Koca bir ordu nereye kayboldu' diye sormuş. Halbuki ordu hala karşısında duruyor. Düşman ordu da savaşmayı göze almadığı için karşısındaki orduyu görmezden gelmiş. Oysaki deve kuşları su aramak için kafalarını kuma gömerler. Şanlıurfa'nın en büyük sorunu olan sağlıkta da durum yukarıdaki hikayeye benziyor. Sürekli yeni yollarla, yeni yatırımlarla Şanlıurfa'nın geliştiği söyleniyor ama en büyük sorun görmezden geliniyor. Yeni teknolojilerle hastaneler yapılıyor ama bir türlü var olan sağlık sorununa çözüm bulunamı

Projeler şeffaf olmalı

Bazı projeler vardır yıllar önce vaat edilmiştir ancak halen yapılmamıştır. Karakoyun deresinin dönüşümü ve yaşama kazandırılması gibi... Bazı projeler de vardır ki sürpriz olarak çıkar meğerse yıllar önce planlanmış ama bu çalışmalardan kamuoyu habersiz. Buna örnek de Kaşmer Dağı imar projesi diyebiliriz. Buna geçen yıl sürpriz olarak çıkan teleferik projesi ve trambüs projesini de ekleyebiliriz. Trambüs projesi ve teleferik projesi çok tartışıldı. Çünkü yetkili kurumlara danışılmadan hazırlanmış projelerdir. Durup dururken kamuoyuna açıklanmış ve çalışmalara başlanılmış. Bu projeler ne kadar uyumlu, nelere yol açar düşünülmeden hadi yapalım anlayışı daha çok hakim. Örneğin Şehir Plancıları Odası trambüs projesinin Urfa için intihar olacağını söylenmişti. Siyasiler teleferik projesinin gereksiz yerde yapıldığı görüşündeydi ve bu proje fantezi proje adıyla gündemde yerini aldı. Son günlerde yoğun tartışmalara neden olan Kaşmer Dağı'nın imara açılması da sürpriz olar

Çocukluğunu yaşayamayan çocuklar...

Ül­ke­miz­de her geçen gün eği­tim­den mah­rum kalan ço­cuk­la­rın sa­yı­sı ar­tı­yor. Genel ola­rak bu ço­cuk­la­ra bak­tı­ğı­mız­da cad­de­ler­de, so­kak­lar­da men­dil, simit sa­ta­rak aile­le­ri­nin geçim yü­kü­nü sırt­la­rı­na al­dık­la­rı­nı gö­rü­yo­ruz. Kimi tez­gah kurup bir şey­ler sa­ta­rak, kimi çöp­ler­den kağıt top­la­ya­rak para ka­zan­ma­ya ça­lı­şı­yor. En kö­tü­sü de geçim der­di­ne dü­şe­rek di­len­ci­lik yap­ma­ya kadar yol almış du­rum­da olan­lar var. Böyle man­za­ra­lar kimi zaman vic­da­nı­mı­za do­ku­nur­ken kimi zaman da bu du­rum­dan ra­hat­sız­lık du­yu­yo­ruz. Ancak para ka­zan­ma­nın kay­na­ğı­nı so­kak­lar­da bulan bu ço­cuk­lar için uygun bir ça­lış­ma­nın ya­pıl­dı­ğı­nı pek gö­re­mi­yo­ruz. Bu ço­cuk­la­rı top­la­ya­rak, tez­ga­hı­nı elin­den ala­rak ya da acıma duy­gu­su ile bu ço­cuk­la­ra yemek ye­di­re­rek veya giy­di­re­rek so­kak­tan ko­pa­ra­ma­ya­ca­ğı­mı­zı bi­li­yo­ruz. Bu durum top­lum açı­sın­dan büyük so­run­lar teş­kil edi­yor.

Kim suçlu?

Geçmişten günümüze kadar gelen süreçte eğitim sistemimiz durmadan değişti. Sınavlar birkaç aşamaya bölündü, tekrar birleştirildi, ilkokul-ortaokul-lise yılları bile değişti. O sistem tutmadı, başka sistem, bu da tutmadı önceki sisteme geçildi. Eğitim sistemimiz bir türlü sabit durmadı, hep bir döngü içerisinde oldu. Her zaman değişen eğitim sistemimizde bir türlü taşlar yerinde oturmadı. Çünkü okula başlayan bir öğrencinin nasıl başarı elde edebileceğinden çok sisteme uyması gerektiği öngörüldü. Çocuğun psikolojisinden çok dışarıdan görünüme önem verildi. Yıllarca başörtülü öğrenciler sorun edildi, bu konu ile uğraşıldı. Dershaneler kapatıldı, özel okullara dönüştü; okul sayısı çoğaldı ama bir türlü iyi bir başarı yakalanmadı. Kime sorulduysa herkes şikayetçi oldu bu sistemden... Çocuğun kendi yeteneğinden çok belli başlı alanlar örnek gösterildi, çocuklar bu alanlara doğru zorlandı. Sayısal derslerde başarılı olamayan öğrenciler ısrarla bu derslere doğru yönlendirildi,