Bir günde yüzlerce kişi gazeteci oldu



Şimdiki duruma baktığımızda aynen bu program gibi sadece Şanlıurfa’da onlarca kişi, Türkiye’de yüzlerce belki de binlerce kişi gazeteci oldu. Zaten son zamanlarda elinde kameralı telefonu olanlar, sosyal medyada bir sayfa açanlar ve az da yorum yaptığında gazeteci oluyordu. Ya da biraz daha kendimi aşarak, bir internet sitesi açan, bir mikrofon alan kendini gazeteci olarak tanıtır oldu.

Bir internet sitesi adını söyleyerek, cebinde bir basın kartı taşıyan herkes gazeteci oldu. Bu gazeteci yapmaya meraklı olanların birçoğu da sadece yorum yapar ama haber yazamaz. Zaten kopyala-yapıştır devri kolaylaştığından beri kim uğraşır oldu ki! Kendi ismimizi yazmaya bile üşenir olduk.
Kamuoyunu aydınlatan, kurumları halk adına denetleyen, ve yöneten ile yönetilen arasından bir köprü oluşturan gazeteciliğe atılanlar arttıkça, bu mesleğin değeri her geçen gün düştü. Farklı bilgiler değil, aynı bilgilerin çoğaldığını ve bilgi kirliliğinin yoğunlaştığını görüyoruz.

Hobi, menfaat, reklam amacıyla bu meslekte acemiler yığılırken, sokağa çıkma yasağının uygulanmasıyla bu meslek tamamen ayaklar altına alındı. Herkes herhangi bir haber sitesi üzerinden basın kartı başvurusu yapıyor. Amaçları sadece herkes evde kilitli kalırken, kendisinin dışarı çıkmasıdır.

Yasaklar her zaman tatlı gelir ya! İşte şimdi de sokağa çıkma yasağı insanlara caddeleri, sokakları daha tatlı gösteriyor. Marketler kapalı, eğlence mekanları kapalı, işyerleri kapalı. Ne anlıyorsunuz sokağa çıkmakta bu kadar ısrarcı olmaktan. Sokağa çıkma yasağında bile birçok kişiyi sokakta görüyoruz. Birçoğu telefonu almış, sokakları görüntülüyor. Sorsan gazeteci, sokağa çıkma yasağından muaf ve sokağın nabzını ölçüyor. Sokakta konuşacak kimse yok, neyin nabzını ölçüyorsun! Öte yandan takipçilerine sadece boş caddelerin görüntüsünü ulaştırıyor, farklı bir bilgi de vermiyor. Tek cümle var, “Şanlıurfalılar uyarıları dikkate alıyor.” Sürekli ifade edilen bu cümlenin bile doğru olduğuna inanmıyorum. Çünkü ceza korkusu olmasa görürdük ne kadar kurallara uyduklarını.

İnsanların bu halini gördüğümüzde sürekli bir sokağa çıkma yasağının uygulanmadığına şükrediyoruz. İki gün evde kalamayan toplumumuz, bir ay boyunca nasıl evde kalacaktı? Bazen söylediğimizde kızanlar oluyor. Vatandaşlar çalışıyor, bu nedenle sokağa çıkmak zorunda kalıyorlar diye.

Vatandaşların sokağa çıkmakta ne kadar zorunlu olduğunu bir gözden geçirelim. Canı sıkıldığı için, hava almak için, içeride patladığı için evden çıkanları bir kenara bırakın, sadece sokağa çıkma yasağında gazeteci kimliğiyle dışarı çıkanlar ne kadar zorunlu? Sokağa çıkma yasağı olmasa da sokağın nabzını alarak takipçilerine aktarabiliyorlar mı? Bunu pek görmedik. Toplumun yüzde 25’i zorunlu olarak çıkıyorsa, yüzde 75’i hava almak ya da hava atmak için çıkıyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sosyal izolasyon neden bu kadar önemli?

Bu devran hep böyle mi dönecek?

Gözler çabanın aynasıdır!