Kayıtlar

Aralık, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İthal ithal ithal…

Hayvan, et, gübre, buğday ve daha birçok ürün… Özellikle GAP projesi ile başta tarım olmak üzere birçok alanda Güneydoğu bölgesi adeta şaha kalkacak ve dünyaya ihracat sağlayacaktı. Ancak bu bölgede verimli topraklar verimliliği ile kaldı ihracat yerine sürekli ithalata yöneldi. Bölgede çiftçi, sorunlarını dile getirdi, başka ülkeden buğday, gübre ithal edildi. Vatandaş sorununu iletti, aynı şekilde hayvan, et ithal edildi. Şimdi ise verimli topraklarıyla ülkemizin kırmızı biber ihtiyacını gerçekleştirebilen Güneydoğu Bölgesi görmezden geliniyor, kırmızı biber Özbekistan'dan ithal ediliyor. Bu da bize yakışmayan bir durumu ortaya koyuyor. Çünkü adına isot dediğimiz kırmızı biberi hiçbir zaman sofralarımızdan ve yemeklerimizden eksik etmedik. Ve vazgeçilmez damak tadımızı başka ülkelerden ithal etmek zorunda kalmışız. Kırmızı biberin üretimi için Şanlıurfa başta olmak üzere bölgeye destek sağlanması yerine Özbekistan'dan 350 milyon dolarlık biber ithalatı yapılıyor.

Yine sonlardayız

Şanlıurfa, her zaman olduğu gibi yine eğitimde son sıralarda yer aldı. Daha önce de okuma oranında son sıralarda yer aldığı gibi. LGS'de illerin başarı sıralaması listesinde Şanlıurfa sondan 6. sırada yer alması bizi oldukça üzdü. Tabii Şanlıurfa Valisi de üzüntüsünü gizleyemedi ve bu kadar yatırımın yapılmasına rağmen Şanlıurfa'nın halen son sıralarda yer almasını kabullenemediğini söyledi. Şanlıurfa'da eğitime yatırımların yapıldığını inkar edemeyiz. Ancak sadece yatırım yaparak, yeni okullar açarak bu başarıyı elde etmemiz çok zor. Elbette ki okulların sayısının artmasının katkısı büyüktür ama sadece buna yönelmek de yanlıştır. İçi boş olduktan sonra istendiği kadar okul açılsın. Eğitim kalitesinin uygun verilip verilmediği de araştırılmalı. Çocukların neden başarılı olamadığı ve ailelerin neden çocuklarının okul başarısı için çabalamadıkları üzerine kafa yorulmalı. Okuldaki başarıyı sadece okulların yapımına yönelik değil de çok yönlü düşünürsek bi

Yükü bize, yardımlar komşuya

2011 yılında Suriye'de iç savaşın çıkmasıyla Suriyeliler ülkemizdeki bütün illere göç etti. Ancak Şanlıurfa daha yakın olması ve konumu itibariyle en fazla Suriyeli misafir eden ikinci kent konumunda oldu. Yaklaşık 2 milyon nüfusa sahip Şanlıurfa'da Suriyelilerin gelmesi ile bu nüfus 2 milyon 500 binin üzerine çıktı. Bir kentin kaynaklarının sabit olmasına karşılık nüfusun bir anda artması o kentte işsizlik başta olmak üzere birçok sıkıntıya neden olur. Şanlıurfa da İstanbul'dan sonra en fazla Suriyeli barındıran kent olmasından dolayı burada işsizlik arttı, kaynaklar da tükenebiliyor. En çok Suriyeli nüfusu barındıran kent her ne kadar İstanbul olsa da o kentin ekonomisi, iş imkanları Şanlıurfa'dan daha iyi konumda. Bu nedenle Şanlıurfa'nın en ağır yükü taşıdığını söyleyebiliriz. Şanlıurfa'nın en ağır yükü almasından dolayı bu yükü hafifletecek yardımların da Şanlıurfa'ya gelmesi gerekir. Gerek yurt dışında faaliyet gösteren gerekse yu

Koltuk, ilham kaynağınız olmasın!

Malum, önümüzde yine heyecanlı bir seçim var. Bazı siyasi partiler de adaylarını belirlemeye devam ediyor. Kimi partilerin adayları merakla beklenirken, kimi de pat diye adaylarını açıklıyor. Yoğun seçim propagandaları da bizi bekliyor. Adayların, siyasilerin Şanlıurfa'ya sevdalı oldukları için hizmet etmeye geldikleri sözlerini sık sık duyacağız. Ki duymaya başladık da... Adettendir. Nedense seçim zamanında bütün siyasetçiler memleketini seviyor, hizmet için kolları sıvıyor. Hatta memleketin sorunlarını bildiklerini ve buna çözüm yolları da bulduklarını dile getiriyorlar. Ancak seçimden sonra ne sorunlar çözülüyor ne de vatandaş, muhatap bulabiliyor. Çünkü seçilenlerin çoğu kendisini seçeni unutuyor, seçilmeyen de küsüp gidiyor. Ne hizmet aşkı kalıyor ne de memleket sevdası... Daha sonra insan olur olmaz düşünüyor. Bütün bu sevda, bu sözler koltuk için miydi? diye. Durumu zaten görüyoruz. Çünkü birçok kişi Şanlıurfa'ya hizmet etme çabasında olduğunu söylüyor ama sade

Dünya toprak günü

Verimli topraklar, insanı kendine bağlamış ve bir yandan da insanların yerleşik hayata geçmesini sağlamıştır. Toprağa emek veren biri fazlasıyla emeğinin karşılığını almıştır. Tüm canlılar da kaynağını topraktan sağlıyor. Bu nedenle toprak, bizim için oldukça büyük bir öneme sahiptir. Toprağın değerini göz önünde bulundurmak için 5 Aralık günü Dünya Toprak Günü olarak belirlenmiştir. Bu nedenle toprağın hayatımızdaki önemine bir göz attım ama pek iyi sonuçlarla karşılaşmadım. Ülkemiz, üç tarafı denizlerle çevrili ve orta kuşakta yer almasından dolayı çok güzel bir iklimde yer aldığı gibi buradaki toprak da oldukça verimli. Ancak içimizi karartan bir tablo var ki o da maalesef bizde olan bu değerin önemi anlaşılmıyor. Sanayinin gelişmesi, nüfusun artması ve buna karşılık topraktaki değerin anlaşılmaması, bereketli topraklarımızı günden güne yok ediyor. Bu durumda toprak, lüks yaşam, yeni yapılar uğruna hiç düşünülmeden feda ediliyor. Türkiye Ziraat Odaları Birliği&

Umutlar yarıya düştü

Büyük umutlarla iyi bir yere gelmenin hayalini kuran öğrenciler, üniversite sınavlarına giriyor, üniversiteyi bitiriyor. Daha sonra son aşama olarak Devlet kurumlarına yerleşmek için KPSS barajını geçmeye çalışıyor. Son aşama olan KPSS ise birçoğunun hayallerini yıkıyor, umutlarını tüketiyor. Verdiği emeğin karşılığını almak için de KPSS'den en az 80 puan almak gerekiyor. Kimi bu puanı almak için yıllardır çalışıyor kimi de 90'a yakın puan alıyor. Ama yine de istediği bir kuruma yerleşemiyor. Okumaya o kadar emek veren öğrenciler, bir sınav engeline takılıyor. Bu engeli aşsalar bile kendi alanlarında atamaların yapılmaması yine onları hayal kırıklığına uğratıyor. Sisteme tepki gösteren öğrenciler adeta isyan ediyor, ya asgari ücrete mahkum oluyor ya da işsiz kalmayı kabul ediyor. Ve arkasına dönüp baktığında boşa geçen yıllara yanıyor. Açıklanan istatistiklere göre öğrencilerin artık KPSS'ye de güveni kalmadığını görebiliyoruz. Çünkü 2 yılda bir yapılan KPSS s

Yine bir günlüğüne hatırlandılar

Gazeteciler gününde 'Basın Emekçileri', Öğretmenler Gününde 'Öğretmenler', Engelliler Gününde 'Engelliler' bir günlüğüne hatırlanır. Bunun yanında gruplara göre sadece özel günlerde birileri yılda bir defa hatırlanır. Daha sonrasında ne engelliler, ne öğretmenler ne de başkasından söz edilir. Bu özel günleri de hatırlatan siyasiler olur ve bir iki cümlelik mesaj yayımlar, bu özel günü kutlar ve medyada bir kez daha yerini alır. Bazılarına da ziyaretler gerçekleştirilir. Ancak sonrasında var olan sorunlar bir türlü gündeme getirilmez. Dün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü'ydü. Engelliler yine bir günlüğüne hatırlandı. Kimi mesaj yayımladı kimi de bazı engellileri ziyaret etti. Bu durumda engellileri sevindirdiklerini düşündüler. Ama öte yandan bas bas bağıran, sorunlarını belirten engellilerin sesini duyan olmadı. Duymazlar tabi ki. Çünkü işlerine gelmez. Bu çığlığı duyacak olsalar yıllar önceden duyarlardı. Çünkü yıllardır aynı çığlık... Engel

Ziraat Fakültesi mezunları

Geçtiğimiz günlerde Şanlıurfa Milletvekili Halil Özşavlı, gazetecilerle bir araya gelerek yaptığı basın toplantısında Ziraat Fakülteleri ile ilgili de açıklamalarda bulunmuştu. Özşavlı, Ziraat Fakültelerinin işlevini yitirdiğini, mühendis yetiştiremediğini ve mühendis olarak mezun olanların sadece tarım ilaçları satan bayii açtıklarını belirtmişti. Milletvekili Özşavlı, Bu konuda tarım alanının gelişmesini sağlamak için de hem tohum ıslahı, hem de tarım makinaları üretilmesi için bir fakültenin Şanlıurfa'da kurulmasının projeleri arasında bulunduğunu açıklamıştı. Milletvekilimizin söyledikleri bir gerçek ki şu anda bu durumu görebiliyoruz. Ziraat Fakültesinden mezun olanlar, elindeki bilgilerle ilerleyemiyor, tarım ilaçları satan bir dükkan açarak esnaflık yapıyor. Çünkü gerçekten de ziraat fakülteleri yeterli düzeyde eğitim vermediği için tecrübeli mühendis yetiştiremiyor. Ve bu durum da şunu gösteriyor ki Ziraat Fakülteleri mühendis yerine esnaf yetiştiriyor. Bu dur