Kayıtlar

Aralık, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Halen bu kente karşı borçlusunuz!

Ak Parti Şanlıurfa Milletvekili Ahmet Eşref Fakıbaba, uzun bir aradan sonra tekrar Şanlıurfalıların hal hatırını sordu. Birkaç gününü Şanlıurfalılara ayıran Fakıbaba, belediye başkanlarını, kurumları da ziyaret ederek onları övmekten geri durmadı. Milletvekili Fakıbaba, Şanlıurfa'nın bazı sorunlarına da yöneltilen sorular üzerine değindi. Ancak cevap yine bizi şaşırttı. Örneğin, Fakıbaba bir gazeteye verdiği röportajda, eski hastane binalarının sağlık hizmetinde kullanılması gerektiğini düşünüyormuş. Şanlıurfa'da sağlık sorunları fazlaymış, bu nedenle bu binaların hizmete açılması durumunda an azından biraz yükü hafifletecekmiş. Milletvekili Ahmet Eşref Fakıbaba'nın ismini görmezsem bu ifadelerin muhalefet partisinde siyaset yapan bir politikacıya ait olduğunu zannederdim. Çünkü sayın Fakıbaba, eski binaların sadece hastaneye dönüştürülmesi gerektiğini belirtiyor. Bu gerekliliğin yerine getirilip getirilmeyeceği, bununla ilgili hangi girişimlerde bulunduklarından

Milli TOGG'umuz hayırlı olsun!

Yıl 1961… Bir araya gelen başarılı mühendislerimiz tarafından en büyük devrim yapılmıştı. Ülkemizin ürettiği ilk yerli otomobilin adı da 'Devrim' olmuştu. Artık Batı'dan aldığımız arabalara değil, başarımızla, emeğimizle yaptığımız otomobillere binecektik. Seri üretime geçecek, başka ülkelere bile yaptığımız otomobilleri satacaktık. Ama olmadı! Yaşanan küçük aksaklıklar dağ gibi büyütüldü, destek yerine eleştiri geldi. Daha sonra zaten devam edilmedi, üretimi durduruldu. İlk yerli otomobil 'Devrim'in tarihine baktığımızda heyecan olduğu kadar üzüntü de duyuyoruz. Çünkü üretim durdurulmasaydı, destek verilseydi geçen 59 yıllık sürede ne otomobiller üretmiştik! Belki de şu anda yabancı markalı otomobil değil, hepimiz çeşit çeşit modellerdeki yerli otomobillerimize biniyor olacaktık. Neyse ki hiçbir şey için geç değildir. 59 yılımız geçmiş olsa da sonuçta bir yerden tekrar başlamış olduk. 59 yıllık hasretten sonra üretilen ilk yerli otomobilimiz TOGG, herkes

Bu ziyaretler ne diye!

Siyasetçilerin, belediye başkanlarının ya da bürokratların vazgeçilmez davranışları olmuş bu ziyaretler. Birbirlerini ziyaret eden siyasiler, hemen bir fotoğraf çektirip sosyal medyada paylaşıyorlar. Üzerine de hemen bir not yazıyorlar: Şanlıurfa'nın sorunlarını konuştuk! Bürokratların bu davranışları vatandaşlar tarafından da örnek alınmış olacak ki, iki arkadaş bir araya geliyor, çektirdikleri fotoğrafları paylaşırken kentin sorunlarını konuştuklarını belirtiyorlar. Maşallah her oturan Şanlıurfa'nın sorunlarını konuşuyor. Ancak çözüm desen ortada yok! Son zamanlarda Şanlıurfa'dan Ankara'ya ziyaretler de artmış durumda. Milletvekilleri bakanları ziyaret ediyor, kentin falan filan sorununu ilettiklerini sürekli paylaşıyorlar. Ama bu iletilen sorunlar bir türlü çözüm bulmuyor. En tuhaf konu da Şanlıurfa'da birbirini göremeyenler, Ankara'da buluşma fırsatı buluyorlar. Yakınken kıymet bilinmez ama uzakken daha fazla kıymetli olur. Belediye başkanlarım

Büyükşehir, geri adım attı

18 Mart Caddesinin geniş olması ve yayaların burada kazalara neden olduğu gerekçesiyle Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi tarafından geçtiğimiz günlerde bu caddenin daraltılması için çalışma başlatılmıştı. Ancak vatandaşların tepkisi üzerine Büyükşehir Belediyesi buradaki çalışmaları durdurarak yaptığı kaldırımı geri kaldırdı. Bilindiği gibi Şanlıurfa'da trafik sorunu yaşanırken, bu sorunların yaşanmasının en önemli nedenlerinden biri de yolların dar olmasıdır. Bu nedenle 18 Mart Caddesi genişliği açısından oldukça önemli konumdadır. Ancak Büyükşehir Belediyesi yanlış bir projeye imza atmış, yolu daraltmaya kalkmıştı. Kazaların yaşanmasını engellemek için daha iyi çözümler varken, yolun daraltılması tabiî ki vatandaşların tepkisini çekmişti. Göreve gelmeden önce vatandaşlara birlikte projeleri belirleyeceklerini söyleyen belediye kadroları, genel olarak göreve başladıktan sonra çoğu zaman “Ben yaptım, oldu” düşüncesini savunuyorlar. Bu caddede yapılan çalışma da aynı bu

Hobi olan mikrofon fobi olmuş!

Toplumumuzda şarkı söylemek, konuşma yapmak ya da bir televizyon kanalına röportaj vermek için kullanılan mikrofon, insanlar için bir hobiydi. Mikrofon uzatıldığında hemen mırıldanarak bir şarkı söylenirdi. Sokak röportajı gördüklerinde hemen muhabirin yanına koşarak, “Ben de mikrofona konuşmak istiyorum” diyenler oldukça fazlaydı. Mikrofona konuşup televizyona çıkmak bir hobiydi insanlar için. Ama zamanla hobi olan mikrofon, insanlar için fobi olmaya başladı. Şarkı söylenmek ya da bir seminerde konuşma yapmak için konulan mikrofon o kadar korkunç olmasa da muhabirin elindeki mikrofon oldukça korkunç görülüyor insanların gözünde. Özellikle bir durumu eleştirenler, mikrofon gördüklerinde kaçacak yer arıyor. Sanki mikrofona konuşmak toplum suçuymuş gibi izlenim var insanlarda. Mikrofonu bir fobi olarak gören insanlar eleştirinin, sorununu dile getirmenin, hatta o sorununu aktaran gazeteciliğin ne olduğunu tam anlamayanlardır bana göre. Her insanın sorununu, taleplerini ilgili k

Gel de bu ilçede hizmet bekle!

Bir belediye başkanı seçilirken, siyaseti bir kenara bırakarak seçildiği bölgeye hizmet getirmek için uğraş verir. Muhalefet de çalışmaları tartar, olumluysa alkışlar, faydası yoksa tepkisini gösterir. Ancak Ceylanpınar'da siyaset yapmaktan hizmete fırsat kalmıyor. Sürekli hangi kesim kimi destekliyor tartışmaları… Belediye yönetimi hizmet etmeyi unutup siyaset yapmanın peşine düşüyor sürekli. Bir gruplaşma var ki yıllardır bitmedi. Kimin hangi düşünceyi savunduğundan çok hangi ismi savunduğu önemlidir ilçede. Önceki belediye döneminde sürekli işçi çıkarma, işçileri tehdit etme gibi durumlar sürekli gündeme geliyordu. Yani işçilerin ne kadar çalıştığı önemli değildi, hangi görüşü savundukları önemliydi. Belediye yönetiminin savunduğu partileri ya da kişileri savunmayan bir işçi, gece gündüz memleketi için çalışsa da hiçbir anlamı yoktu. İlçedeki siyaset normal değildi, çünkü partiler arası değil kişiler arası bir muhalefet vardı. Aynı partiden de olsa birbirine karşı

Proje, memnun ederse vizyon olur!

Bir kentte yaşayan vatandaşlar, öyle büyük projeler istemez. Sorunlar yaşanmasın yeter. Vatandaşlar iş bulamıyorsa vizyon projelerin de hiçbir anlamı kalmaz. Şanlıurfalıların tepkisi de tam da bu noktada. Vatandaşın evini su basıyor, alt yapı sorununun bitirilmesi üzerine kafa yorulması gerekirken, caddelerdeki bina kaplamalarıyla kentin estetiği üzerine çalışmalar yapılıyor. Caddeleri su basan kentin bina kaplaması güzel görünse ne fayda! Şanlıurfa'da birçok mahallede alt yapı sorunu var. Halen şehir içinde bir yağışla çamura, bataklığa dönüşen caddeler var. Bir yoldur yapılmadığı için araçların hasar görmesine neden olan yerler var. İlk yağışta sele maruz kalan yazın da tozdan geçilmeyen mahalleler var. Ancak bu küçük sorunu çözmeye fırsat bulamamasına rağmen onlarca kilometre uzaklıktaki dağda kentsel gelişim projeleri sunanlar var. Vatandaşlar tepkilerinde aslında haklılar. Daha kentin göbeğindeki alt yapıyı düzenleyemezken, Kaşmer Dağı'nda alt yapıyı nasıl sağlay

Bütün yolları daraltacak mısınız!

Şanlıurfa'nın trafik sorununun olduğunu kimse inkar edemez. Çünkü bu sorunu yöneticiler de kabullenmiş ve Büyükşehir Belediye Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül tarafından sürekli tekrarlanıyor. Asıl önemli olan trafik sorununun hangi nedenden dolayı kaynaklandığı. Trafik sorununun bir türlü bitmemesinin birçok nedeni vardır. Ancak en önemli nedeni yolların dar olmasıdır. Çünkü merkezde kalan en yoğun bölgelerde yollar sadece iki şeritli, hatta bazı bölgelerde tek şeride düşüyor. Birçok bölgede yayaların kullanması için kaldırım bile görülmezken, bazı bölgelerde kaldırımlar gerekmediği kadar geniş yapılmış. Bu kaldırımın yarısı yola verilseydi, trafiğin bu kadar sıkışmayacağı düşüncesinde olmayan yoktur herhalde. Trafik ile ilgili yapılan bazı uygulamalar gerçekten beyin donduruyor. Düşünüyoruz ama bir türlü mantıklı bir neden bulamıyoruz. Bir taraftan yolların dar olması trafik sorununu oluşturduğu söyleniyor ve yolu genişletme çalışmaları yapılıyor. Öte taraftan geniş ve ra

Kahya ağayı eleştirir mi?

Büyük bir ka­sa­ba­ya bağlı 50 ha­ne­li bir köyün ağası, tar­la­sın­da ça­lı­şan iş­çi­le­re sü­rek­li hak et­tik­le­rin­den faz­la­sı­nı ver­di­ği­ni söy­le­ye­rek alın te­ri­ne, emeğe say­gı­sı­nın ol­du­ğu­nu vur­gu­lu­yor. Ancak iş­çi­le­rin ya­şa­dık­la­rı ev­le­ri ha­ra­be­ye dö­nüş­müş, için­de otu­ru­la­maz hale gel­miş­tir. İşçi­ler bu so­run­la­rı­nı ağaya ilet­me­si için kah­ya­ya bil­di­rir­ler. Çift­li­ğe gelen kah­ya­ya bir sı­kın­tı­nın olup ol­ma­dı­ğı­nı sorar ağa. Kahya ise hiç­bir sı­kın­tı­nın ol­ma­dı­ğı­nı söy­ler. Tabi bu durum ağa­nın da ho­şu­na gider. Çünkü ağa sü­rek­li so­run­la­rın dile ge­ti­ril­me­sin­den hoş­lan­maz. Az kaldı ya­pı­la­cak, idare edin diye diye kış mev­si­mi gelir ya­ğış­lar baş­lar. Ev­le­ri su basan iş­çi­ler bu so­run­la uğ­ra­şır­ken, her yıl ağa­nın yap­tı­ğı erzak, odun ba­ğı­şı da artık ya­pıl­maz. İşçi­le­rin iyice mo­ral­le­ri bo­zu­lur. Kahya ise sü­rek­li iş­çi­le­ri idare et­me­ye ça­lı­şı­yor ve ağa­nın bu so­run­lar­la e

Şimdi müjde diyebiliriz

Önceki yazımda, henüz ortada bir çalışmanın olmadığı projeler üzerinden Şanlıurfalılara müjde verildiği söylemlerinin yansıtılmasının aldatmaca olduğunu ve çalışma sonuçlanmayana kadar müjde sayılamayacağını belirtmiştim. Bununla ilgili Büyükşehir Belediyesinin önceki gün 27 yeni toplu taşıma aracı alması ve bunun tanıtımının yapılması tabi ki müjdedir. Çünkü Şanlıurfa'nın toplu taşıma ulaşımında gerçekten büyük eksiklikler yaşanıyor ve ulaşım filosunun güçlendirilmesi adına satın alınmış araçlar var. Yani burada bir icraatı görmüş oluyoruz. Toplu taşıma konusunda söz konusu eksiklikleri zaten hepimiz biliyoruz. Özellikle Abide ile Balıklıgöl arasındaki güzergahta sefer yapan 63 Nolu otobüsünde yolcuların sıkışmadan yolculuk yaptığını çok az görüyoruz. Sürekli tıklım tıklım dolan otobüste artık bir kişinin dahi binecek yerinin kalmadığını çok görüyoruz. Bu sorunun göz önünde bulundurulması ve araç sayısının artırılmasına müjde dememekle tabiki hata etmiş oluruz. Otobü

Paçaları erken sıvamayalım!

'Dereyi görmeden paçaları sıvama' atasözü bize her şeyin bir zamanı olduğunu ve erken davranmamamızı belirtir. Ancak biz her defasında dereyi görmeden paçaları sıvamaya devam ediyoruz. Sonra da hayal kırıklığına uğruyoruz. Bu hayal ise zamanla tepkiye neden oluyor.  Geçtiğimiz hafta Şanlıurfa'ya gelen Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum kentteki projeleri tekrar gündeme getirdi. Bu projelerin birçoğunu seçim döneminde duymuştuk. Ancak çok az bir kısmına hibe desteği bulunduğunun belirtilmesi bizi az da olsa sevindirdi. Bizi az sevindirdi çünkü hiç yoktan iyidir diyebildik. Ancak diğer tarafta kanayan yara haline gelen sorunlar bize göz kırpmaya devam ediyor.  Bakan Kurum'un bu açıklamaları Şanlıurfa kamuoyunda büyük projelermiş gibi yansıdı. Belediye başkanları ilçelerine müjde götürdüğü izlenimi verdiler ve projeleri ayrı ayrı açıkladılar.  Projelerde ağırlıklı olarak yeşil alanlar vardı. Bir de Büyükşehir Belediyesi'nin hizmet binasının yapılacağı yer

Ne mi istiyoruz?

Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Bülent Arınç, Şanlıurfa'yı ziyaret ettiği sırada, Şanlıurfalıların en yüksek oy oranlarıyla hükümete destek verdiğini belirtti. Ardından "Şimdi Şanlıurfa bedel ödeme noktasında değil, bedel alma noktasındadır. Şanlıurfa'dan hiçbir alacağımız yok. Şanlıurfa'ya verecek çok borcumuz var. Merkezi hükümet, elinde ne varsa Şanlıurfa istemeden verecek. Al bu senin hakkın diyecek. Çünkü Şanlıurfa'dan yüzde 70'le kazanmışız." ifadelerini kullandı. Sayın Arınç'ın "Şanlıurfa ne isterse, hükümet verecek" sözünü unutmayalım. Şanlıurfalılar olarak ne mi istiyoruz? Öncelikle ve en önemlisi gerçekleri görmenizi istiyoruz. Şanlıurfa'nın Ak Parti'ye en yüksek desteği veren iller arasında bulunduğunu ancak en fazla sorun yaşanan kent olduğunu kabul etmenizi istiyoruz. Bunun için Şanlıurfa'ya hizmet etmeyen, Şanlıurfalıları küstüren görevini yapmayanlardan yetkiyi almanızı istiyoruz. Bugün vatandaşl